Sayfalar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ağustos 2013 Perşembe

Roma günlüğüm

Roma'ya geldiğimde, inanılmaz bir vaktim olacağını ve uzun süredir bekleyen yemek kitabımı düzenlemeye başlayacağımı,  yazabileceğimi bile düşünmüştüm .  Bu arada olabildiğince, gezicektim. 
Planlarım tamamen ters  çıktı. İlk hafta İtalyancayı biraz söküp, 2. , yani bu hafta mutfağa başlayacaktım. Falan, filan her zamanki gibi planlar tutmadı tabi ; )))
Neden mi ? 
1. Dil konusunda harika bir tip değilim. Çünkü ona ayıracak ne yazık ki vaktim olmadı. ( artık yaratacağım )
2. Şansıma beginner sınıfının yarısı İspanyol, ve l'insegnante ( öğretmenim ) sevgili Loradana son hızla, onlara göre gidiyor , 3. Gün fiil çekimleri bitmişti. Ve benim sorduğum tek soru " Ne dedi " ...
3. İtalyanca hiçte umduğum kadar kolay çıkmadı , tekil, çoğul, kadın, erkek kelime yapısı, gibi bizim hiç bilmediğimiz bir yapı var. Vurguya göre kelimenin anlamı değişiyor. imdaaaat. Oğlumun değimiyle fransızca gibi... Üstelik italyanca yazıldığı gibi okunur denilse bile,  işin aslı hiç te öyle değil. 
Bütün öğleden sonra derse girip, bütün sabah deli gibi ders çalışıyorum. Sınıftakilere yetişmem lazım, bir işi ya tam yapacaksın, ya da hiç başlamayacaksın.  italyan mutfağını anlamak için, bu dili anlamam ilk şart.  Bu herkes için geçerli olmayabilir, ancak ben içimde yaşamak ve hissetmek zorundayım, her konuda. Sığ olan hiçbirşeyden hoşlanmıyorum. 
Herkesin bir kusuru var. Benimki de bu ! Öğrenmeye doyamıyorum, hissetmem lazım. İnandığım şeyin ardından gitmem onu bütün, bütün anlamam lazım. 
Ve Rafine şeyleri seviyorum. Bir dilim ekmek, bir parça peynir olsun yediğim, içinde yeter ki sığlıktan eser olmasın. 
Ne alakası var diyenleri duyabiliyorum. işte fark burada başlıyor. Artık anlatmaktan vazgeçtim, artık herşey sadece Anlayana...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder