Sayfalar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Ağustos 2013 Salı

Roma Günlüğü ... Scuola Leonardo Da Vinci

15.07.2013 & Lunedi

Pazartesi sabahı, okul'un ilk günü. Heyecanlıyım, çünkü uzun yıllardır hep öğreten taraf oldum genellikle. Öğrenmeyi benim kadar seven bir insan için, bu bazen çokta keyifli olmuyor. Allah'tan hayatımda, ders alabileceğim insanlarda oldu. Eflatun ne demiş '' Bir kitap okurken, yanına bir insan gelirse,  kapat , onu oku''
Tüm kalbimle inanıyorum. Çünkü hiç birimiz, bu hayattaki tüm bilgi ve tecrübeleri bir ömür durmadan okusak bile yaşamadan kazanamayız. Ve karşımdaki kim olursa olsun, mutlaka benim bilmediğim, bir şeyi tecrübe etmiştir diye düşünüyorum.
Her neyse, sabah kalkıp, bir parça ekmek ve nutella'dan oluşan, kıymetli kahvaltımı yapıp, google'dan okulumu mimleyip dışarı çıktım.
İtalya'nın adetlerini öğrenmek, gerçek bir İtalyan gibi yaşamak istiyorum. Turist gibi dolaşmak çok sıkıcı. Ve ilerleyen günlerde, bize nasıl " kek " muamelesi yaptıklarını, her yeri öğrenince daha iyi anladım . İtalya'ya, hatta herhangi bir yere, çok okazyon değilse turla gitmeyin, inanın gerek yok. Kendi turunuzu, kendiniz yaratın. Dil bilmiyorum diye korkmayın, halledersiniz.
Roma gezimi planlarken, öncelikle alışmak için otel'de kalmayı tercih ettim. Daha sonra, airbnb aracılığıyla bulduğum eve taşınacaktım. iyi bir planlama oldu. Via Del Corso'da bir otel'de kaldığım için, Roma'nın tam kalbinde bir konumdayım. Bu büyük bir avantaj. Kapıdan adımımı atar atmaz, tam karşımda, Basilica dei Santi Ambrogio e Carlo al Corso var. Tüm ihtişamıyla, " Günaydın " diyor bana. Uğramadan geçemiyorum.

Binanın dışı, öyle çok ihtişamlı görünmeyebilir. Ancak içi, gerçekten görülmeye değer.
Yapıdaki kemerlere dikkat edin, aslında Lazio bölgesinde, yani Roma'nında içinde olduğu bölgede, ama özellikle antik şehirde bol miktarda örneğine rastlayacaksınız. Etrüks ve Yunan tarzının karışımı olan mimarisi, kemer, tonoz ve kubbelerden oluşuyor. Araştırdıkça, çok daha keyifli bir yolculuğa dönüşüyor Roma. Boş, boş bakmaktan, size söylenilen sığ bilgileri dinlemekten, çok daha zevkli bir keşif. Çünkü, bir süre sonra, gördüğünüz eser hangi yüzyıldan kalma, ne tip eklentiler yapılmış, az da olsa anlayabiliyorsunuz. Bu şehrin karakterini, yıllar boyunca neler olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz. Şehrin anılarına dalmak gibi bir şey bu benim için, muhteşem. Sırlar çözülüyor, bir bir.
İşte o zaman o şehri anlamaya başladınız demektir. Bir yere gidince, tam da  böyle gezmek lazım. Gözlerinizle değil, yüreğinizle.
Bu Basilica'yı mutlaka görün, anlatmayayım yaşayın.
Sabah duanızı basilica'da yapmak nasıl bir duygu derseniz, çok güzel. Roma'da, en çok bu hoşuma gitti. Gün içinde önünüze defalarca gelen kiliselerden birine girip, hangi dinden olursanız olun, duanızı yapıp çıkıyorsunuz. Dini böyle yaşamak güzel. Allah'ın yolunda zorlu tümsekler yok.
Sabah duamı bitirip yola koyuldum. Via del Corso'dan geç, Piazza Navona'ya git, oradan sağa dön, dümdüz yürü. Solda okul. Kayıt işlemlerimi tamamlayıp, ders saatine kadar, yandaki Kafe'ye gidiyorum. Bir bardak Sütlü kahve iyi geliyor. Çay içmiyorum burada, Kahveci oldum. 
Ders zili çalıyor. Okulum eski bir saray , ve Roma'da devamlı karşılaşacağınız bir durumda . Yani tadilat'ta. Burada tadilat günlük bir rutin, nereye giderseniz gidin, devamlı restorasyon çalışmaları yapıldığını göreceksiniz. Sabah oldu mu " Tak" " Tak" çekiç sesi her yerde. Özenle nakış gibi işliyorlar her noktayı. 
Sınıf karışık, Hindistan , Almanya , Rusya , Ukrayna , İspanya , Türkiye : )))))
Öğretmenimiz çok şeker, 50'li yaşlarda bir hanım. Loradana. İlk kelime "  " buongiorno " , iyi günler : )))
Birinci ders, ben, sen , o ...
Yaşasın öğreniyorum. Patron değilim , öğrenciyim. 43 yıldır ilk kez, sadece kendim için, sadece kendim için bir şey yapıyorum. Mutluyum hem de çok. İnsanlardan, Türkiye'den, saçma sapan her şeyden,  uzak kalmak muhteşem bir duygu. Ayrıca okulumda eski bir saraymış,Roma'nın dokusuna uyan bir okulda olmalıydım zaten. Şu an tadilatta, ama bitince çok güzel olacak eminim.

Dersin sonunda bir sürü şey öğrendim. Çok zordu, ama dil öğrenebiliyor olmak, iyice yüreklendirdi beni.
No non niente ?
Di dove sei ?
Quanti anni hai?
Come ti chiami ?
Çalışacak çok şey var. Bu yüzden ders biter bitmez otele. Biraz dinlenip dersi tekrar ediyorum. Acıktım ve buraya gelme sebebim, dil öğrenmekten çok İtalyan mutfağını gerçekten anlamak.O zaman çıkmam lazım. Araştırdığım restorantlardan birine gidemem, çünkü çoooook yorgunum.
O zaman ne yapmalı ? En yakın meydana ... İspanyol merdivenlerine gidiyorum. Ne bulursam atıştırıp, dönmem lazım, biraz ders çalışıp, bir sürü ödev yapmalıyım. Uzun süredir içime kaçan, ortalarda görünmeyen, sinen benliğim geri geliyor sanki. 3 gündür buradayım ama mutluyum. Her şeye ve herkese rağmen.







13 Ağustos 2013 Salı

Roma günlüğüm ... Galleria Doria Pamphilj

Domenica 14.07.2013
Sabah yürüyüşü yapmak için dünyanın en uygun yeri neresi ? Via del Corso tabi ki. Kapılara aşık olan bendeniz için Antika bir okyanus sanki. Grand Plaza'nın önünde başlayan yürüyüşümün, son durağı, Piazza Venezia...
Arada gözüme çarpan bir müzeye dalıyorum , Galleria Doria Pamphilj . Köklü bir ailenin evi, inanılmaz eserler ile dolu. Evi size bugünkü sahibi , prens jonathan doria pamphilj anlatıyor. Minimum 1 saat daha azı kurtarmaz eserler müthiş. Odaları ve salonları gezerken kendinizi, bir balonun ortasında bulabilirsiniz eğer kendinizi verebilirseniz. Çıkıp yoluma devam ediyorum . Buraya yol denemez canlı müze. Başınızı çevirdiğiniz her yer sanat...
Collona, Montecitorio, S. Lorenzo in Lucina...
Hangisine bakacağını şaşırıyor insan . Alelade bir bankanın kapısına takılıp kaldınız mı hiç ? Merak etmeyin Roma'da bakıp kalacaksınız. Çünkü o bile sanat eseri. 
Saat 19:00 beş saattir yürüyorum , dinlenme vakti. Piazza navona o la la ... Dört nehir Çeşmesi , Bernini' nin 1651 yılında yaptığı bir eser. İşte Roma'yı bu yüzden seviyorum. Her yer sanat. Karşımda Sant Agnes ve müzik şöleni. 
İnsan daha ne ister, gözüm, ruhum, topyekün bedenim besleniyor bu şehirde. 
Pazar ayinine katıldım. Keşke bizim dinimizde bu kadar naif ve baştan çıkarıcı , katılımcı olabilse. Kilisenin görkemi karşısında etkilenmemek mümkün değil. Ama dikkat bazı kilise ve bazilikalar, şort ve kolsuz kıyafetlerle kabul etmiyor . 
Dönüş yolunda biraz dükkan baktım. Ucuzluk feci bilsem o kocaman bavulu almazdım : (((
Otele dönüp bir duş faslından sonra yola devam Piazza del popolo. Vatikan. San  Pietro Bazilikası go , go , go...


11 Ağustos 2013 Pazar

Roma günlüğüm ... Piazza ve Fontana

Sabato 13.08.2013
Bu şehri seviyorum, neden bilmem ama kanım burada akıyor sanki. Hiç gelmeden sevmiştim. Gelişimi hep ertelemiştim. Çok özel olmasını istiyordum çünkü . Oysa şehir özel zaten. Derinliği olan her yanı sanatla dolu bir cennet burası. 
İstanbul gibi , ne durumda olursam olayım,  mutlu ediyor  beni , Roma'da aynen öyle. 
Sıcak, sıcacık bir şehir burası . Canlı, neşeli, hayat dolu, sevecen ve tevâzulu . 
İnsanlar,  özenle seçilmiş sanki, hepsi güleryüzlü sempatik. İtalyan dilinin yapısından kaynaklı . Sinirlenmiş halleri bile keyifli. 
Hızlı konuşmaların arasında patlayan kahkahalar, tüm bedenlerini kullanarak konuşan insanlar ve tabi İtalyanca'nın o lirik, tınısı büyüleyici . 
İlk durak Pantheon, ilk gelişimde öylesine etkilendim ki , görmek istediğim ilk yer o. 2000 yılı devirmek üzere olan,  muhteşem bir yapıt. Hiç bozulmamış bir tapınak. İçine girdiğinizde, bütün kalabalığa rağmen, sakinleştiren ve dinginleştiren, bir yapısı var.  Anlatılmaz, yaşanır. Gidip görmelisiniz. Sanki canlı, yaşıyor. M.S. 118 yılında, imparator Adrianus tarafından yaptırılmış . Krallar ve soyluların mezarları ve Raffaello'nun mezarıda burada . Yenilenmeden,  ayakta kalmış enfes bir yapıt . Piazza di spagna , uğramadan geçemezdim. Hınca hınç dolu, sanki herkes burada . XIV. Louis tarafından, Fransız kilisesi, Trinata dei Monti'ye çıkmak için yaptırılmış, merdivenler.  400 yıldır ( bilinen) ayakta duran bu meydanda,  İtalyada bir çok imzasını göreceğiniz, Bernini'ye ait kayık heykeli var. Keşke,  bizim ülkemizde doğsaydı diyeceğim, ama öyle olsaydı, şu an yaşayan hiç bir eseri kalmazdı herhalde. Kurgularına ve anlatımına bayılıyorum. 
Şöyle bir şehir turundan sonra, yorulmuş bacaklarımı, geleneksel Toscana yemekleri yapan, minik bir restaurantta dinlendiriyorum. Terra di Siena . Piazza Navona'nın sonundaki sokaktan sağa girdiğinizde, karşınıza küçük bir meydan çıkacak . Piazza di Pasquino, köşedeki çeşmenin önünde  durup bakın, solunuzda göreceksiniz. 
Piazza Navona, dinlenmek için harika bir mekan bu arada. Antik stadyumun üzerine inşa edilmiş, dev bir barok meydan. Bernini'nin Fontana dei Quattro Fiumi ( dört nehir çeşmesi ) etrafında dizilmiş sayısız kafe, restorant, bar ve çeşit, çeşit müziklerle her saat canlı. 
Gelelim gittiğim restorant'a. Lüks beklemeyin, ama derdiniz gerçek Toscana  mutfağıysa, meydanlarda bulabileceğiniz az ve doğru adreslerden birindesiniz.  Molto bene : )))
Başlangıç gerçek bir klasik, crostini. Gayet basit, ama çok sevdiğim bir giriş yemeği bu. Crostini , kruton anlamına geliyor . Kızarmış ekmek parçaları yani. Ekmekleri küçük parçalar halinde kesip, üstüne farklı malzemeler koyup, fırına verdiğiniz keyifli kezzet. Toscana usulü, . Diğer benzer versiyon ise, bruschetta ... Farkı fırına konmaması, kızarmış ekmeğin üstüne,  sıcakken sarımsak sürülüyor,  kızarmış ekmek doğal rende vazifesi görüyor . Ve onun üstüne de envayi çeşit malzeme. Bazısında mantar, bazısında acılı ezme,  bazısında domates... Gastronomiss bloğumdan, Pazartesi'den itibaren takip edebilirsiniz tariflerimi . 
Roma da, her yerde, iki şeye mutlaka rastlayacaksınız, çeşmeler ve canlı müzik,  bu ikili olmazsa olmaz. 
Bernini, Micheal Angelo, Vivaldi ve dünyanın sayılı sanatkarlarına sahip bir ülkeden ne beklenebilir ki !
Bu noktada,  müzik konusunda küçük ve pek çok kişi tarafından bilinmeyen bir notu belirtmeden geçemeyeceğim.
 Roma Katolik Kilisesi, dinsel müziği örgütlemesinin ve ölçütlemesinin yanı sıra, madrigal ve opera gibi dindışı sözlü müziğin gelişmesine de katkıda bulunmuş ve temelini atmıştır. Oda müziği, konçerto ve senfoninin tohumları o zamanlarda atılmış.
Klasik müziğin, şu an bildiğimiz forma gelmesinde, çeşitlemesinde Roma'nın katkısı tartışılmaz olunca, ülke dev sanatçılarında yetiştiği yer oluyor kaçınılmaz olarak. 
Arya ve aryantikler havada uçuşurken, yanınızdan gelen su sesi ve platoyu andıran evlerin arasında, balkonlardan Nazlı, Nazlı sallanan çiçeklerin doyumsuz ahenginde, cappucino içmek nasıl anlatılır ki ... Burası sanat dolu, burası hayal bahçemin balkonu. Detone bir tek ses, anlamsız bir tek şarkı yok. Bu ülkede, Allah'a şükürler olsun, Türkçe sözlü pop müzik diye devşirme bir kavram yok. Her sabah, arya ile uyanmak tadına doyulmaz bir duygu.

9 Ağustos 2013 Cuma

Roma günlüğüm 1

Herneyse... Devam edelim. 
Herhangi bir taşıt kullanmadığım için, hergün en az 7-8 km yürüyorum . Roma'ya geldiğimden bu yana iki kez taksiye bindim. biri havaalanından otele gelmek için, diğeri tren istasyonuna gitmek için bu kadar. Sonuç, uykusuzluk sorunum bayağı toparlamıştı ama Roma'da topyekün bitti : )))) çünkü cidden yorgun oluyorum, odama döndüğümde . 
Bu arada, tüm ekibim, Rahat edeyim diye müthiş destekliyor, hepsine tek, tek teşekkür ederim. Onların özverisi, çalışkanlığı ve sadakati ile burada bu kadar rahatım. 
Öğrenci olmak çok güzel, okumak muhteşem, bir de hafızam iyi olsaydı . 
Neyse,  her akşam araştırdığım bir Trattoria'da yemek yemeğe çalışıyorum. Çünkü,  bu seyahatin sonunda, elimde detaylı Roma hatta İtalya mutfak rehberi olmasını istiyorum. Detayları oldum olası sevmişimdir. Bir de,  her yemeğin farklı versiyonlarını tatmak önemli bana göre. Minik bir kitap ile paylaşacağım tüm gözlemlerimi . Herkes eline aldığında kolayca nerede, ne yiyeceğini, ne kadar ödeyeceğini ve İtalya'nın kendine özgü bir takım adetlerini biliyor olacak. 
Çünkü İtalya aynen benim gibi, detayları göremezseniz yaşayamazsınız : ))))
Şimdi gelelim genel olarak İtalyan mutfağını tanımaya. Kitabımdan püf noktaları paylaşmaya başlıyorum. Detay isteyenler,  kitabı beklemek zorunda :)))) Desteklerinizi bekliyor olacağım. 
Öncelikle, önemli bir yanılgıyı düzeltmem lazım. Genellikle Roma'yı anlatan site ya da kitaplarda Trattoria'lar, Ristorante ( Restorant) lardan ucuzmuş gibi bir yanılgı yaratılıyor . 
Bu kocaman bir " Yalan"  . İyi birTrattoria, gayet pahalı olabilir. özellikle içki içiyorsanız.  
İkisi arasındaki fark, Trattoria'ların aile işletmeleri olması . Burada herşeyin açığını ve kapalısını bulabilirsiniz. Şimdi bu ne demek diyenler için minik bir tüyo, şarap şişe ile de gelebilir açıkta . Ev yapımı şarapları denemenizi kesinlikle tavsiye ederim . Özellikle Toscana bölgesinde seyahat ediyorsanız . Riske girmemek için bir bardak alabilir ya da tatmak isteyebilirsiniz. Daha sonra birkaç önerim olacak. Eğer direk su isterseniz, büyük olasılıkla açık olarak, cam şişe içinde gelecektir,  çünkü çeşme suyu her yerde içiliyor . İstemiyorsanız mutlaka marka belirtin . Bu arada bir ipucu daha, habire su parası vermenize gerek yok, adım başı bir sürü çeşme var. Siz de İtalyanlar gibi yapın. Şişenizi yanınızda taşıyın ve çeşme gördükçe doldurun. 
Gelelim Trattoria meselesine ...
Trattoria'nın Türkçe'de karşılığı yok.  Bu nedenle , sözlük karıştırmayın. Ha bu arada google translate'e italyanca konusunda hiç güvenmeyin, çünkü burada hemen hemen her kelime, yanına başka bir kelime gelince anlam değiştiriyor. Google bu konuda gerçekten çok kifayetsiz kalıyor. Ve gerçek bir çeviri istiyorsanız, önerim İtalyanca'dan İngilizce'ye oradan Türkçeye çevirmeniz . 
Trattoria, Geleneksel İtalyan Yemekleri yiyebileceğiniz, menüsünde ev yemekleride olan yer diyebiliriz sanırım. Restorant demiyorum , çünkü İtalyanlar bunu şiddetle reddediyor. Şık restoranlarda, İtalyan yemekleri bulamaz mıyım ? Sorusunun yanıtı " evet " bulabilirsiniz. Şık olmayanlarında da. Ama, İtalyanlar Restorantlara, diğer mutfakları denemek istediklerinde gidiyorlar  daha çok, bunu bir yere yazınız . Fark bu. 
Hangi Trattoria'da ne var araştırmanız lazım. Turistik bölgelerdekilerin menüleri, birbirine oldukça benziyor aslında. Bazıları, tüm İtalyan yemeklerinden derlemeler servis ediyor. Bazıları bölgesel ağırlıklı çalışıyor. Ki bu tip yerlerde, çok özel şeyler tadabilirsiniz. Mutfakları bizim gibi çok geniş. Pasta ( makarna ) sosları sonsuz desem yalan olmaz. Benim hiç bir zaman uzmanlık alanım olmadı,  ama balık konusunda da gayet iyiler. Deneyin derim. 
Sardegna'da deniz kestanesi içinde spagetti yiyebilirsiniz mesela . İkisini de seviyorsanız ne ala, alın size bizde olmayan bir lezzet. 
İtalya mutfağı, bölgesel olarak çeşitlilik gösteriyor ve her bölge en iyi mutfağın kendisinde olduğunu iddia ediyor. Sicilya'da deniz ürünleri, Toscana'da et, Roma'da pizza, pasta ağırlıklı bir mutfak var. Seçim sizin. Kuzey, Güney arasında ciddi fark var. Roma'da tatlı kültürü pek yok. Milano bu konuda harikaydı oysa. 
Tiramisu ve dondurma seviyorsanız Roma sizi mutlu edecektir . Ancak diğer tatlıları çok başarılı bulduğumu söyleyemem, bu benim yorumum. 
Benim favorilerim, Roma , Toscana  ve Sicilya mutfağı . 
Toscana daha geleneksel bir mutfak. Roma biraz daha karışmış İtalya geneline. Toscana ayrı bir efsane, ona daha sonra geniş bir zaman ayıracağım . 
Dönelim Trattoria meselesine.  İtalya aşırı turistik bir ülke . Bu nedenle, merkezi noktalarda, çok az sayıda iyi Trattoria var. Çünkü bu noktalar, günün her saati çok kalabalık ve gürültülü. Ancak bu hiç olmadığı ya da kalitesiz olduğu anlamına gelmesin. Çok başarılı örnekler var ve içlerinde, bir asır devirenlerde. Hepsinin sahipleri işin başında. Özelliği bu, aile restorant'ı. 
Öncelikle bunu bir yere not edin . 
Bu arada pasta ( makarna ) pizza gibi yemekler, İtalya geleneği , ama yapılışı bölgesel olarak farklı. Yani sonuç olarak, yemek seçip öyle araştırma yapmalısınız. 
Toscana mutfağı et ağırlıklı, bu nedenle makarna soslarına dikkat edin, eğer et sevmiyorsanız, kuzu ya da bir başka et cinsini yememeyi tercih ediyorsanız, etsiz ama et ile yapılmış bir sosla makarna geldiğinde,  yiyemeyebilirsiniz. Dikkat edin . Benden söylemesi. 
Bir başka önerimde, özellikle Toscana bölgesinde, eğer menüyü anlamadıysanız, mutlaka sorun, dana eti diye sipariş verip ( ki daha yoğun sığır kullanılıyor ) önünüze işkembe yemeği gelebilir . Bir sürü para verip , aç kalabilirsiniz . Ama işkembe seviyorsanız,  mutlaka deneyin, Toscana'ya özel geleneksel bir yemek ve çok sevmiyor olmama rağmen denedim. Gayet güzel. Gelecek yazılarımda örnek menüleri isimleriyle paylaşacağım ...
Fakat çok basit bir ipucu verebilirim. Nerede yerseniz yiyin , lezzetli bir pizza ya da pasta ( makarna ) yiyeceğinizi hemen, hemen garanti edebilirim . Kesinlikle bu işi biliyorlar . Benim gibi çorba sevenlerdenseniz, özellikle Tratorria'ya gittiyseniz çorba yemeği ihmal etmeyin. Sebzeli çorbaları çok leziz. Kocaman bir tabakta geleceğinden ve doyacağınızdan emin olabilirsiniz . Günün çorbasını sormayı ihmal etmeyin . 
Ve unutmayın İtalya'da herşeyi bizler ne yazık ki 2,5 ile çarpmak zorundayız. Paramız çok değersiz. 
Yani bir Avrupa vatandaşı için gayet makul olan fiyat, bize yüksek gelebilir. Ancak elimizden birşey gelmiyor, paramızı bu derece değersiz hale getirenler utansın. 


8 Ağustos 2013 Perşembe

Roma günlüğüm

Roma'ya geldiğimde, inanılmaz bir vaktim olacağını ve uzun süredir bekleyen yemek kitabımı düzenlemeye başlayacağımı,  yazabileceğimi bile düşünmüştüm .  Bu arada olabildiğince, gezicektim. 
Planlarım tamamen ters  çıktı. İlk hafta İtalyancayı biraz söküp, 2. , yani bu hafta mutfağa başlayacaktım. Falan, filan her zamanki gibi planlar tutmadı tabi ; )))
Neden mi ? 
1. Dil konusunda harika bir tip değilim. Çünkü ona ayıracak ne yazık ki vaktim olmadı. ( artık yaratacağım )
2. Şansıma beginner sınıfının yarısı İspanyol, ve l'insegnante ( öğretmenim ) sevgili Loradana son hızla, onlara göre gidiyor , 3. Gün fiil çekimleri bitmişti. Ve benim sorduğum tek soru " Ne dedi " ...
3. İtalyanca hiçte umduğum kadar kolay çıkmadı , tekil, çoğul, kadın, erkek kelime yapısı, gibi bizim hiç bilmediğimiz bir yapı var. Vurguya göre kelimenin anlamı değişiyor. imdaaaat. Oğlumun değimiyle fransızca gibi... Üstelik italyanca yazıldığı gibi okunur denilse bile,  işin aslı hiç te öyle değil. 
Bütün öğleden sonra derse girip, bütün sabah deli gibi ders çalışıyorum. Sınıftakilere yetişmem lazım, bir işi ya tam yapacaksın, ya da hiç başlamayacaksın.  italyan mutfağını anlamak için, bu dili anlamam ilk şart.  Bu herkes için geçerli olmayabilir, ancak ben içimde yaşamak ve hissetmek zorundayım, her konuda. Sığ olan hiçbirşeyden hoşlanmıyorum. 
Herkesin bir kusuru var. Benimki de bu ! Öğrenmeye doyamıyorum, hissetmem lazım. İnandığım şeyin ardından gitmem onu bütün, bütün anlamam lazım. 
Ve Rafine şeyleri seviyorum. Bir dilim ekmek, bir parça peynir olsun yediğim, içinde yeter ki sığlıktan eser olmasın. 
Ne alakası var diyenleri duyabiliyorum. işte fark burada başlıyor. Artık anlatmaktan vazgeçtim, artık herşey sadece Anlayana...