Sayfalar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Ya Huuuuu

Bazen, olan bitene kızıyorum,
Bunu hak etmedim, olmamalı diyorum. Herkes aynı hissi yaşıyor , haklı ya da haksız biliyorum. 
Sonra kızdığıma kızıyorum, o ve ya bu şekilde yaşanmış bitmiş ! Ne anlamı var diyorum. 
Ama her gün uyanınca, tüm kalbimle, bilmem kaç bininci kez, her ne olursa olsun, Allah'a şükrediyorum. 
Elim, ayağım, aklım yerinde çok şükür çalışmaya mecalim, düşünmeye dermanım var diyorum.
Ne dertler var dermansız, şükür çekmedim,  ama olanları görüyorum. Halim'in değerini nicedir  biliyorum . 
Kimseyle hesabım yok, ne biçersem, ektiklerimden diyorum. Başkasının aklına uyduysam, kendi aklıma değer vermediğim için dönüp dolaşıp, kendimle üleşiyorum. 
Bazen iyi, bazen kötü, kendi hasatımı biçiyorum. 
Günün hızına kapılıp, olur olmaz zamanlarda, sendeliyorum. 
Sonra, kalbime dönüp, her şeyi dengeliyorum. 
Bu da geçer gönül, yorulma, eyvallah diyorum. 
Bi " La Havle"  çekip, dingin, sakin yola devam ediyorum. 
İnsanlar gerçek değil, iki yüzlü artık gerçekten biliyorum.  Kötülük sonradan olmuyormuş, doğuştanmış, inanılmaz ama,  bunu bile kabul ediyorum. 
Allah'a şükür çok güzel insanlarda var, onlarla tamir oluyorum. 
Yaradılanı, herşeye rağmen yaradandan ötürü seviyorum. 
Bu da zayıf yanım, ne yapayım , tevekkül ediyorum. 
Onlara hiç kızmadım, hepsini Allah İslah Etsin, sadece hallerine üzülüyorum. 
Allah acısın, hayat kısa, ne kine, ne intikama değmez diyorum. 
Yenmekle, yenilmekle işim yok. Hayat bu, herşey mübah, gelene gelme, gidene gitme demiyorum. 
Eskiden hiç kimseden bir kötülük beklemezdim, şimdi her olan biteni, anlayışla kabul ediyorum. Eskiden "Asla" derdim, şimdi herşey olur diyorum. 
Her durumda, herşeye rağmen, arkama bakmadan yola devam ediyorum. 
Şükür ki gücüm var, kim ne beklerse beklesin, başım dik, alnım açık, kimseye müdana etmeden yola devam ediyorum. 
Bu hayatta zaman yok, tek yaşanan an,  artık bunu bile biliyorum. 
Bu hayatta en büyük değer, özgür iradeymiş, tecrübeyle sabit , işte ona Tövbe Billah dokundurmuyorum. 
Beni sevmeyeni, inanmayanı, anlamayanı, yanımda bile tutmuyorum. 
İlla kalıcam diyene, sana da yazık, bana da yazık, ısrar etme hayat kısa, mutluluk az, durma dön arkanı git diyorum. 
Ders veren, dersini bilmezken ne denir cidden bilmiyorum. 
Yaptığımla, söylediğim bir, işte bu yüzden kimseden korkmuyorum 
Ne kadar değişsem de, hala sadece kendimi düşünemiyorum . 
Herkes birilerinin kınalı kuzusu, kırılmasın istiyorum. 
Kalp Allah'ın mabedidir, kalp kıranın yuvası olmaz çok iyi biliyorum. 
Elimden geldiğince kendimi ifade ediyorum , bazen anlamasa da, kırılsa da karşımdaki için doğru olanı tercih ediyorum. 
Azıcık akıllandım geçte olsa, artık başkalarının değil, kendi kıymetimi birazcık biliyorum. 
Vicdanım hala aklımdan üstün, ama bu benim, artık itiraz etmiyorum. 
İnsan olmak güzel şey, kıymetini biliyorum. 
Kıymetimi bilmeyene, artık tek kelime bile etmiyorum. 
Karşılıklı iş yapana, günahım kadar değer vermiyorum. 
Aklım, kalbim bir, yalanım yok, olanı söylüyorum 
Çok az insan anlıyor, kıymet biliyor, Eyvallah, olduğum yerde duruyorum. 
Bu da geçer ya Huuu deyip, sevgiyle her seferinde yüzümü güneşe dönüyorum. 



18 Temmuz 2014 Cuma

Bazen Nadasa Çekmek Lazım...

Bazen nadasa çekmek lazım hayatı, birşeylerden uzaklaşmak için değil, aksine doğru şekilde ve hatasız uzlaşmak için.
Kendi kendinle kalıp , içten içe konuşmak, dertleşmek, sağılmak için. 
Kırmadan, kırılmadan, dostça ve doğru paylaşmak için. 
Biraz geçmişe, biraz geleceğe bakıp, adam gibi günü yaşamak için.
Koşmaktan yorulmadan, biraz durmak, şöyle bi bakmak, bi derin nefes almak  için.
Hiç birşey ekmeden, biçmeden, yapayalnız kalmak lazım.
Kanatlarını açıp süzülen Martı gibi, kendini öylece deryaya  bırakmak lazım. 
Bazen nadasa çekmek lazım hayatı, düşüncelerden sıyrılıp, aydınlığı bulmak için. 
Kendini tanıyıp, ne kadar yol aldığını, elinde ne kaldığını anlamak için. 
Biraz durup düşünmek , dingin, huzurlu, mutlu olmak için. 
Bazen nadasa çekmek lazım hayatı, kalanı en az hata ile, sakin, emin, bir bütün olarak tamamlamak için. 


11 Temmuz 2014 Cuma

Sana İhtiyacım Var ...

Ne zordur bu üç kelimeyi söylemek .  Bazıları için. 
Bazıları içinde günlük rutin... 
Bir sürü insan kolaylıkla söyler oysa, sırf karşısındaki tatmin olsun diye. Hayat sahnesinde, ömür boyu rol alan muhteşem hokkabazlardır onlar. Her daim gülen. 
 Ya da sırf kendi çıkarları yerini bulsun diye, zırt, pırt bu cümleyi söyleyen . Ben hiç açık, açık söyleyemedim. Hiç yediremedim kalbime. 
Hep karşımdaki anlasın, gerekeni yapsın diye bekledim. Olmadı.
Olmuyor. Olmuyormuş . Seni seven, sevdiğinin halini görmüyormuş. Oysa çok kolay. İlla gözüne mi sokmak lazım. Olmaz, ya mümkün değilse , ya yapamadım diye üzülür , kendini kötü hissederse düşündüm hep, karşındakini üzmekten imtina ettim. Kendi yağımla kavruldum, herşeyi kendime dert ettim.  Oysa ne büyük aptallık, karşındakini düşünmek , onun canı çıksın dememek . Çünkü öyle yaparsan daha kıymetlisin. Ama herkes o kadar akıllı değil. Çünkü zeka başka, AKIL bambaşka ... Hele kadinda ...
Akıllı kadın öldürür , Zeki kadın bişey yapmaz. Bunun kıymetini kim bilir ? İki tip arasındaki farkı ? Kimse ...
Bazıları illa tatmin olmak istiyor, karşısında yalancı olsa bile... Üstelik bi ömür boyu .
Nasıl bi yalan , herkes nasıl bi sahte , ve herkes sahte olan herşeye, dibine kadar teşne. 
İnsanoğlu tuhaf, her lafı kaldırmıyor , çevrendeki herkes yalaka , çıkar peşinde, sen umurlarında değilsin, dersin kızar , ben seni seviyorum dersin aldırmaz . Şaka gibi . İnsanoğlu garip hemde çokkkkk. 

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Yaşasın 44...

40 yaşımdan ne korkmuştum. 
Aman Tanrım . Sanki hayat bitmişti. Karar vermem gerekiyordu artık. Duygularımı bırakıp, mantığımı kullanma yaşım gelmişti. Dünyam alt üst oldu sanki. Dağıldım.
Sonra ne oldu, o da bitti, 41, 42, 43 derken, yıllar eriyip gitti. 
Dayandım 44 kapısına. 
Çaldım hemen açtı. Giriverdim içeriye. 
40 gibi korlar düşürmedi içime, alışmışım, orta yaş bulvarının yollarına. 
Ne günler geldi, geçti, kaç kez dağıldı yüreğim, kaç kez topladım parça, parça. 
Bazen bir kaçını bıraktım, bazen fazlasını aldım. Parçalarım değişti, ben değiştim. 
Yandıklarım, kandıklarım, dost sanıp aldandıklarım, canımı yoluna koyduklarım, aldanışlarım, hatalarım, savaşım , yangınlarım, mutluluklarım, derken tam 43 yılı devirmişim.
Ve tabi o 43 yılda zaman, zaman beni devirdi. 
Büyüdüm, olgunlaştım , azıcık akıllandım, ama asl olan herşeyi olduğu gibi bıraktım. Çocuk ruhumu pamuklara sardım sakladım.
İnandığımın arkasından yine ölümüne giderim, sadece inanmam zorlaştı. 
Biraz ruhsuzlaştım. 
İki yüzlü insanlardan,  uzaklaştım. 
Sonuçta, mayalandım, yoğruldum, ben oldum.
Ne diyelim...
Yaşasın 44 ; )))


2 Temmuz 2014 Çarşamba

Bugün Günlerden " Annem"

Yıllar geçerken, yaşadıklarımızla, neler yaşattığımızı fark etmiyoruz o koşuşturmanın içinde .
Aslında, hayatın sadece bize ait olmadığını, her kararımızın başkalarına dokunan uçlarını atlıyoruz. 
O uçların,  birilerinin kalbine saplanıp kaldığını, hiç durmadan kanadığını, yaranın asla kapanmadığını göremiyoruz.
Bizim sevincimizle doyan kalplerin, her sıkıntımızda yorulduğunu, adım adım yıprandığını kaçırıyoruz . 
Yangını tek başına yaşadığımızı, gözlerden uzak kaldığımızı, hislerimizi sakladığımızı zannettiğimiz her an, bizimle birlikte, için için yanan bir yürek olduğunu düşünemiyoruz bile.
Kendi derdimize düşüp boğuşurken, canımızı yoluna koyduğumuz insanlardan, katmer, katmer kazık yerken, onlar için üzülüp sıkılırken, asıl bizi seveni yerle yeksan ediyoruz, dirhem, dirhem çekiyoruz canını damarlarından. 
Gözümüz görmüyor ama...
Kalp kırılıyor, cam gibi, önce küçük bir çizgi, sonra derin bir oyuk ilerliyor içten içe, sinsice. 
Biraz daha biraz daha...
Katmerlenerek iniyor en derinlere ,
Yaşam akıp giderken , kalıcı ve çok yorucu hale geliyor, koca bir Volkan patlamaya hazır fokurdarken, yoruyor çok yoruyor. 
Sonra bir gün, hiç beklemediğiniz bir anda, fay hattı kırılıyor. 
Bazen kulaklarınızı tıkadığınız, naz yapıyor diye içerlediğiniz, gözünüzün bebeği Annenizi, aslında ne kadar yorduğunuzu, el alem, iş güç için çırpınırken, onun sırtına ne yükler koyduğunuzu anlıyorsunuz.
Ve o bir hastanenin, mütevazi yatağında , hala sizi üzmemeye çalışarak aynı cümleyi söylüyor.
Ben iyiyim Allah'a Şükür.
Annem, sen hiç bir durumda şükretmekten, koca, koca çocuklarına kol kanat germekten, her hatamızda kollarını açıp affetmekten, dara düştüğümüzde herkesten önce yetişmekten, oluk oluk sevmekten vazgeçmez misin ?
Senin o el kadar yüreğin, arşı mı kaldırır bilemedim ki ben ! 
Söz sana daha çok özeneceğim, 
Söz seni pamuklarda yeşerteceğim.
Söz sana elimden geldiğince üzmeyeceğim.
Ama lütfen başımda ol, çünkü senin kanatların olmazsa uçamam.
Çatım gitti zaten, sen de gidersen bir yarım daha gider, bu hayatla böyle güçlü boğuşamam.
Kanatlarım olmazsa,  sakat kalırım ilelebet uçamam.