Sayfalar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Ocak 2014 Perşembe

Resimler ...

Resimler, gözlerin tam aksine, kalbin aynası değildir.
Genellikle,  yalan söyler. 
Kocaman gülücüklerle, sarılarak fotoğraf çektirenlerin çoğunun, o sahte mutlu hali, parmağın deklanşöre dokunduğu an kadardır . 
1 kaç saniye...
O resmi verebilmek, orada olabilmek için bir ömür vermişlerdir aslında.
Bir kare resmin içinde olabilmek için,  bir ömür. 
Ne ağır bir diyet. 
Deklanşörden kalkan parmak kadardır  mutluluk halleri , küçücük , ama işlevsel, çıkarcı ve bazıları için akılcı ...
Bir resimde olabilmek kadar,  olmamakta zordur çoğu zaman. 
Çıkarsız olmak, çıkarcı olmaktan daha zor olduğu içln olsa gerek.
Sahteliğe ve yalana alışanlar, gerçek birşeyler gördüğünde anafilaktik şok geçirir. Bir çeşit alerji hali, ruhen alışamaz bu duruma, inanmak istemez .
İnanırsa, doğru bildiği herşey yerle bir olur çünkü. Düzeni bozmaktansa, mutsuz hayatlarına devam etmeyi tercih eder insanlar. 
Değişmek yürek ister çünkü , hem de mangal gibi yürek, o da pek az insanda var olan birşeydir. 
Kan pompalamaktan öteye gidip, ruhu beslemeyi göze alacak kaç beden vardır ki bu dünyada Allah'ın yarattığı...
Az... Çok hemde çok az. 
Gerçekten sarılan el ile, öylesine atılmış et parçası çok farklıdır görene. 
Resim dediğin zor iştir sonuçta. Bir an için bir ömürdür. Herkesin eline alıp baktığı , lak kaplı bir kağıttan ötedir aslında. O derinliğe sahip olmayanların, bakıp göremediği tonlarca ağırlıkta ama kimilerine göre çok hafif bir kağıt parçası . 
Gerçekten bakanların, herkesin derinini gördüğü, diğerlerinin kıyıda boğulduğu cinsten.
Oysa çinlilerin o meşhur sözü aklımıza gelmeli her zaman. Her fotoğrafta...
" Duyduklarının hiçbirine, gördüklerinin yarısına inanma "
Haklılar, en gerçek olan bile, sahteleşiyor gün geçtikçe, nasıl bir yalan ve oyundur bu. 
Dayanılmaz ...
Ama gerçek...
Reddedilemez...
Kısaca hayat diyor ki...
Yerse ! 
Fotoğrafları elinize alınca, birde bu gözle bakın, bakalım ne göreceksiniz...




25 Ocak 2014 Cumartesi

Önce Ben Demeyi Öğrenme Zamanı...

Sağlık çok önemli , ama ne yazık ki bir çok güzel şey gibi, kaybetmeden değerini anlamıyoruz onun da. 
Sabah uyanıp, iki adım sonra, korkunç bir mide bulantısı, üstüne dünyam dönüp, alnımdan yere akacak kadar yoğun ecel terleri dökerek, gözlerim kararıp, bayılınca ne olduğumu şaşırdım . 
Babam öldüğünde bayılmıştım, sadece. 
Öyle kolay, kolay yıkılmam tanıyanlar bilir . Allah'a şükür .
İşte, tam bu nedenle çok korktum. 
Bir dakika içinde, film koptu, dünyam karardı. Ve sahnenin sonu...
Habire uğraşıp, biriktirdiğim şeylerin, sabırla koruk üzüm olur diye uğraşıp didinmenin, oradan buradan baş gösteren arızalarının sonucu bu. 
Uzun süredir farkında olduğum, düzelsin diye, hayatımı top yekün değiştirdiğim şeylerin, ama bu hiç beklemediğim bir durumdu . 
Kötü bir sürpriz gibi...
Vücudum, zihnimle birleşip dur dedi sanki. 
Artık biraz daha yavaş, hatta biraz , dur !
Ben bu sinyali, 2 sene önce almıştım aslında. Yaşadıklarımın, ağırlığını kaldıramaz olmuştum zaten ve huzur için gayet radikal kararlar da aldım. 
Dur dedim, beni üzen herşeye.
Ancak değişim, çok kolay olmuyor tabi ki. Bir de kimse üzülmesin diye, herşeye kendi başınıza katlanıp, kuyruğu her durumda dik olan bir kişiliğiniz varsa. Üzüntünüzü, hep neşeli görünen bir ifadenin ardına saklamakta ustaysanız. Ve kimse üzülmesin diye, en zor günde dahi , herşey yolunda diyorsanız... İçinize atıp, atıp gülümsüyorsanız. Zor...
İnsanların haksız saldırıları , hançerle arkanıza dolaşanlar, yılların birikmiş üzüntüleri, iş dünyasının haysiyetsiz ayak oyunları , değer verdiğiniz insanların yarattığı yıkıntılar, düşüncesiz ve kalpsizce yapılan binlerce hareket...
İnsanca, iyi niyetle,  karşısında durup, bu da geçer dediğiniz binlerce gün... 
İnsanın kendine verdiği hasarı, kimse veremiyor aslında.
Başkalarına değer vermek adına, harcanmış onca yıl, sevgi, hoşgörü ve sabır içln tükettiğiniz ruhun isyanı bu. 
İyilikle yapılan onca şeyin, kötülükle geri dönüşünü seyretmenin ve Mevlana misali sessiz kalmanın getirisi...
Hayatınıza giren,  her tür insandan geriye, hayal kırıklıklarının tortuları birikip kalıyor bir yerlerde demek ki. 
Buna da eyvallah demekten başka bir şey yok. 
Allah'a şükür, bir noktada dur demişim kendime. 
Huzur içln girdiğim savaş, beni yıpratsa da, huzursuzluğun içinde kalıp, çok daha ağır darbeler almaktan iyidir.
Bedenime teşekkür ediyorum, bir kez daha uyardığı içln.
Söz, artık çok daha dikkatli olacağım.
Allah'ın bana bahşettiği bu hayatın ve bu bedenin,  aklın ve ruhun değerini her gün daha çok bileceğim. 
Önemli olan kaybetmeden kıymetini bilmek . 
Biliyorsan da önemsemek ve asla unutmamak. 


23 Ocak 2014 Perşembe

Bu Hayatta Kıymetli Olan Ne Var ???

Sorması kolay ,
Cevabı zor bir soru bu . 
Herkesin kıymeti farklı çünkü ...
Size göre ne kıymetli ?
1 kg pamuk mu daha ağır ?
1 kg Demir mi ? 
Çok kolay olmasına rağmen , bir çok kişi düşünür bu soruyu.
Hayatta kolaydır aslında, biraz saygı, biraz değer yargınız , az da olsa sevginiz varsa. 
Neye kıymet verdiğinize göre yaşıyorsunuz bu hayatta. 
Ona göre yön veriyorsunuz.
Neyse o ...
Biri diğerinden, az ya da çok olmuyor aslında.
Değer verdiklerine göre, seçimler yapıyor , tek fark bu.
Daha kötü, daha iyi , daha güzel ya da çirkin olmuyor kimse. O kadar oluyor sadece. 
İstediği neyse onun için birşeyleri feda ediyor herkes . 
Her durumda, zor bir karar veriyoruz bir noktada. 
Huzur içln parayı ,
Para içln huzuru , 
Aşk için herşeyi,
Herşey için aşkı,
Onur içln işi,
İş için onuru,
Çocuk içln eşi,
Eş için çocuğu...
Ve uzayıp giden bir listede, birşeyler için, birşeyleri bırakıp gidiyoruz.
Hiç bir durum, birbirinden farklı değil aslında.
Sonuç hep aynı, birşey için , bir başkasından vazgeçiyoruz. 
Tek fark, bazılarımız bilinçli, bazılarımız hayatın önüne koyduklarına göre devam ediyor, kendi karalarının ardında durmak yerine. 
Zordur, karar vermek, uygulamak. Her baba yiğidin harcı değildir. 
Ancak ne olursa olsun...
Her iki durum içinde, yeni durum zor, bazen tahammül edilemez bile olabilir. 
Ama hayat bu, devam ediyor . 
Öyle ya da böyle, Ve ... insanoğlu uyum sağlıyor, eninde sonunda. 
Hiç fark yok mu ? Var olmaz mı ? 
Kendi kararı ile yol alanlar,
Kararsız kalıp yolda kalanlar , alınan kararlara göre yaşayanlar var sadece.
Ama bu hayatta, birilerinin karar vermesi, dik durması, insan gibi davranması, bir noktada kararlı olması lazım.
İşte onlara, bu zamanda " Deli " diyorlar. 
Delilerde onlara " Eyvallah" diyor.




21 Ocak 2014 Salı

Türkiye'de Çok Az Erkek Var...

Yıllardır anlatılanları, kısacık bir cümlede ve gayet net anlatmış. Başka yoruma gerek yok.  Umarım kısa sürede iyileşir. 



19 Ocak 2014 Pazar

NEPAL TANTRA TOTEMİ

Aşağıdaki mesajlar geldiğinde olasılık okumuyoruz. Bunu okuyun gayet anlamlı. 
Teşekkürler yeşim abla...

🍁Bu Totem Tantra size 'iyi şans' için gönderildi. Dünyayı 10 kez dolaştı.
YAŞAM İÇİN ÖNERİLER:
  Kepekli pirinçten çok ye.  İnsanlara beklediklerinden daha çok şey ver ve bunu zevk alarak yap.  En sevdiğin şiiri ezberle.  Dinlediğin her şeye inanma, sahip olduğun her şeyi harcama ve istediğin kadar uyuma. 
 🚻'Seni seviyorum' dediğinde, cidden söyle.  Üzgünüm dediğinde, o kişinin gözlerinin içine bak. 
 Evlenmeden önce en az 6 ay nişanlı kal.
 İlk bakışta aşka inan.  Başkalarının düşleriyle asla alay etme.  Tutkuyla ve derinden sev. Sonradan yara alabilirsin belki, ama hayatı komple yaşamanın tek yolu budur.  
📶Anlaşmazlık durumlarında, dürüst ol.  Kimseyi kırma, hakaret etme.  İnsanları akrabalarına göre yargılama.  Yavaş konuş, ama hızlı düşün.  Biri sana, yanıt vermek istemediğin bir soru yöneltirse, gülümse ve en büyük aşkın ve en büyük başarıların daha büyük riskleri olduğunu hatırla.  Anneni ara.  Biri hapşırdığında 'çok yaşa' de.  Kaybettiğinde, ders al.  
3 'S'yi unutma: Kendine Saygı; başkalarına Saygı; herşeyde Sorumluluk.  Küçük bir anlaşmazlığın büyük bir arkadaşlığı bozmasına izin verme.  🔯Hata yaptığını farkettiğinde, onu hemen düzelt.  Telefona cevap verirken gülümse.Seni arayan kişi bunu sesinden anlayacaktır.  Konuşmaktan, sohbetten hoşlanan bir kadın/erkekle evlen. Yaşlandığınızda, konuşma yeteneğiniz her şeyden daha önemli olacak.  Biraz yalnız kal.  〽Değişikliklere kucak aç, ama değerlerini yitirme.  Suskunluğun, bazen, en iyi yanıt olduğunu unutma.  Daha çok kitap oku, daha az televizyon seyret. İyi ve saygın bir hayat sür. İleride, yaşlandığında ve geçmişi hatırladığında, bir kez daha nasıl zevk aldığını göreceksin.  ♻Allah`a güven ama arabanı kilitle. (Deveni bağla sonra tevekkül et).  Evde sevgi dolu bir atmosfer önemlidir.Huzurlu ve uyumlu bir ortam yaratmak için elinden geleni yap.  Sevdiklerinle anlaşmazlığa düştüğünde, o anki duruma önem ver.  Geçmişte çok yaşama.  Satırlar arasını oku.  Bildiklerini paylaş. Ölümsüzlüğü elde etmenin bir yoludur.  ❎Gezegenimize karşı nazik ol.  Dua et. Duada, ölçülemeyecek bir güç saklıdır.·  Sanasevgi gösterisinde bulunan birini engelleme.  ✅Başkalarının işine burnunu sokma.  Onu öperken gözlerini kapatmayan bir kadın/erkeğe güvenme. Yılda bir kez hiç gitmediğin bir yere git.  Çok para kazanıyorsan eğer, hayattayken, başkalarına yardım et. Bu, Şansın sana verebileceği en büyük tatmindir. 💟Unutma, istediklerini elde edememek, bazen büyük bir şanstır.  Bütün kuralları öğren, sonra bazılarına uyma.  İki insan arasındaki aşkın birbirine duydukları gereksinimden daha büyük olduğu ilişkinin, en iyi ilişki olduğunu unutma.  Başarını, onu elde etmek için vazgeçmek zorunda kaldığın şeylere bağlantılı olarak değerlendir.    
🌱🌱🌱🌱🌱🌱🌱


15 Ocak 2014 Çarşamba

İlişkileri Tüketen Kemirgenlerden Olmayın

Kadın ya da erkek, bazı kişilikler kemirgen, bilinçli ya da bilinçsiz hayatlarına giren herkesi tüketiyorlar , eninde, sonunda. Yavaş , yavaş yiyip bitiriyorlar tüm iliskileri . Bu gün, konumuz, kadın erkek ilişkisi belki. Ama bu tip insanların hayatında, her tür ilişki için geçerli bu durum.  Güvenebilecekleri, sığınacakları bir kişi bile kalmıyor sonunda. Mahvediyorlar çünkü, yaradılışları bu . Hayatlarına kim girdiyse, acımasızca , ezip çıkarıyorlar. İlişkinin süresi, tamamen diğer insanın, sabrına , aşkı,sevgisi ya da bağlılığının boyutuna bağlı.
Bunlar bitip, karşı tarafın itiraz ettiği, sıtkının sıyrıldığı gün, ilişki bitiyor.  Çünkü diğer tarafın katkısı sıfır. Var ama yok. Bittiği gün de , Neden ? Diye soruyorlar. O kadar farkında değiller yaptıklarının. Ve hep,  karşı taraf suçlu. Arkalarında bıraktıkları, üzüntü ve yıkımın, Birikmişliğin farkına varmaktan acizler. 
Bu aralar, çok sevdiğim, üç arkadaşım, hep aynı şikayet ile sohbet etti benimle , içim acıdı, çünkü bu senaryoyu biliyorum. Çok klişe. Eşimi ya da sevgilimi seviyorum, ondan ayrılmak istemiyorum ama ...... Artık ayrılacağım... Dayanamıyorum... Tükendim... Bittim... Dayanacak gücüm kalmadı ... Ağlamaktan yoruldum... Anlamıyor... Dinlemiyor... Ne desem fark etmiyor...
Ama... DAN ...  sonra, bir sürü cümle var. Ben sadece çok belirgin olanları yazacağım. Belki, bu yazıyı okuyanlar, düşünür, kendini eleştirir , feyz alır diye ...
Tanıştığımızda ben şöyleydim, ama onun için şunlardan vazgeçtim... Kendin olmaktan vazgeçmeye başladığın gün, bitmişsin demektir zaten .
Kiminle konuşsam, yanlış birşey düşünüyor, kimseyle konuşamaz oldum... Güvensizlik sadece yer, bitirir. 
O bir yere gittiğinde, ben rahatsız olmasın  diye aramıyorum, o beni defalarca arıyor ve orada olduğuma dahi inanmıyor ...
Kimseyle görüşmemi istemiyor... Korku ... Çaresizlik , zavallılık. 
Onun kalıbına girdim, ama hala daraltıyor, daha ne kadar özveride bulunurum... Bilmiyorum. Kalıp nefes alınamaz hale gelir ve çatlar bir gün. 
Çok yoruldum, 
Beni eve kapatıyor, kendi geziyor... Birlikte herşeyi tatmak varken, bu bencillik nedir ? Kim katlanır ? 
Aptalca kıskançlıklar, çaresizlik yüzünden yapılan anlamsız hareketler , takip etmeler, yasaklar ....
Bunların çoğu, güvensizlik, aşağılık kompleksi ve saygısızlık. 
Bencillikle, kendi istediğini dikte eden, ve dışına çıkıldığında hastalıklı tavır gösteren bir insan, nasıl olur da kendini haklı görür ?
İşte tam bu noktada sağlıklı bir sonuç beklemek, sonsuz bir hayal kırıklığına yelken açmaktır sadece.
Çıkarları doğrultusunda yaşayan insanlar için geçerli değil bu sözlerim, duyguları ile yaşayanlar içln sadece. Kalbi olanlar için . Banka hesabına değer verenler okumasın zaten, onlara her yol mübah... 
Maksat birilerini yermek, diğerini göğe çıkarmak değil. Oralardan geçtik... 
Gönlünü göle atıp, maddeye değer vermeyi başaranlara da helal olsun diyoruz. Ruhsuzluk ayrı bir konu başlığı, bizim konumuz değil. 
Ancak anlaşılmaz olan, bir insan, hayatında başına bir kez gelebilecek olan şansı, nasıl yerle bir eder.
Karşındakini ez, üz, senin için çarpan kalbini, her gün yerle bir et, saygısızca davran, yönetmeye çalış , köpek muamelesi yap... Efendi, köle ilişkisi kurmaya çalış , saygı, sevgi gösterme...
İlişki bitince... Neden ? Diye sor. Hatta suçla, hayatı zehir et. 
Tek bir cevap var burada. Dön ve kendini eleştir. Eline geçen,  tek milli piyango büyük ikramiyesini, kendi ellerinle yırtıp çöpe attın. Ne yapsan boş artık. 
Bencillik, büyüklük, kendini dünyanın merkezi sanma kompleksleri bitirdi ilişkini. 
Bu dünyada, insanın başına ne gelirse, kendinden gelir.
Başkasını suçlamak, zavallı ve nafile bir çabadır ancak. 
Kendi hayatının ortasına pimini çekip bombayı koyan, senin hastalıklı kişiliğin bunu çöz önce. 
Sonra bak başkalarına... 


13 Ocak 2014 Pazartesi

Yıl 97,


Keyifli bir akşamın ardından, gece yarısını çoktan geçmişken, acı bir zil sesi...
Çalarken buz kestiğiniz cinsten... 
Sadece, 2,5 dakika süren , ölümüne gidilen , hastane yolu...
Kapıdan girdiğimde annemin sanki bir anda 40 yıl yaşlanmış, yıkılmış yüzü...
" Kaya öldü " 
O an, Nur dağlarının tüm kayaları üstüme yuvarlandı. Altında kaldım.
Dünya karardı bir anda. Ne bir ses, ne bir nefes kaldı çevremde...
Öyle derin bir acıydı ki, algımın dışına çıktı.
Dondum.
Hislerim buz kesti.
Sağır, kör, dilsiz oldum. 
Dağ gibi babam, bir nefeste göçüp gitti. Son kez göremeden, öpemeden...
İçimdeki lav, tüm hislerimi yakarak aktı kan yerine. 
Daha 59 yaşındayken. Gencecikken, benim ona daha yıllar boyu ihtiyacım varken, onsuz nefes alamazken...
İyi ki, birlikte olduğumuz her gün sarılıp öpmüşüm,
İyiki her gün, seni seviyorum demişim,
İyi ki 27 yıl boyunca şımarmışım babama. 
İyi ki benim babam olmuş.
Sevgisiyle, ilgisiyle, sıcaklığıyla " Baba" kelimesini her anlamda doldurmuş. 
İhtiyacım olduğunda , olmadığında karşılıksız sevgisiyle mutluluğumun adı olmuş. 
İlkleri paylaştığım , her şeyi konuştuğum, dert ortağım, canım, ruhum, en büyük aşkım olmuş.
Yıllar geçti, yaşamaya devam ettim .
Onsuz zorlandım, çok ağır darbeler aldım. 
Babam sanıp, yanıldım. Olmaz insanları o sandım. 
Ama onun kızı olarak, ona verdiğim iki sözü hep tuttum. 
Yüreğimin götürdüğü yere gittim, korkmadan, inandığım şeyin ardında oldum hep. 
Ve ne olursa olsun ayakta kaldım. Korkmadan, erkek gibi değil, bir çok erkekten daha Mert , dürüst , sözünün eri oldum . 
Dediğimi yaptım, sözümün arkasında durdum. Kaçmadım, saklanmadım, tırsmadım.  
Allah'a şükür , üç kuruşluk çıkar için , para için, beş paralık, kişiliksiz , zavallı , onursuz,  olmadım. 
Cennettesin biliyorum babam.
Ve bil ki seni çok ama çok özlüyorum. 
Bir gün yanında olacağım , ama daha vakti var... 
Biliyorum.

3 Ocak 2014 Cuma

Seçimin Neyse ! Sen Osun...

Kin ve nefretse , hayatında onlar  olacak. 
Ya da 
Sevgi ve huzursa, o zaman, sevgiyi ve huzuru tadacaksın. 
Çok basit bir tercih . 
Ego mu ?
Ruh mu ?
Bazen, insan ruhunu geri almak içln her şeyden vazgeçer . 
Huzur , bedeli ağır olsada, en büyük kazanımdır çünkü. 
Önemli olan,  değerini vakitlice anlamak ve hayatına uygulayacak cesarete, yüreğe ve özgüvene sahip olmak. 

Konuşturan Banner Uygulamasıyla Binlerce Kişi Huzurevlerindeki Yaşlıları Kutladı

Mobil teknolojileri gençler her zaman daha yoğun kullanmış ve faydasını daha çok görmüştür. Ta ki 1 Ekim 2013’e kadar... TENA tarafından gerçekleştirilen yaşlılara özel sosyal sorumluluk projesinde, mobil ve internet teknolojileri, yaşlılarımızı mutlu etmek ve onlara unutulmaz bir gün yaşatmak için kullanıldı. Dünya Yaşlılar Günü’nde tüm Türkiye’nin sesini huzurevlerindeki yaşlılara ulaştırmak ve onları hatırlamamızı sağlamak için, dünyanın lider yaşlı ve hasta bezi markası TENA tarafından bir interaktif banner kampanyası gerçekleştirildi.<br /><br />Gün boyunca <a target="_blank" href="http://www.hurriyet.com.tr" target="_blank">www.hurriyet.com.tr</a> ‘deki bannerlarda ve <a target="_blank" href="http://www.herzamangenc.com" target="_blank">www.herzamangenc.com</a> ‘da gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projesinde; mobil teknolojinin gücü, internaktif bir video banner ile mutluluğa dönüştürüldü. Sabahtan akşama kadar yayınlanan reklam bannerlarına tıklayanlar, açılan ekrana cep telefonu numarasını girerek, saniyeler içinde çalan telefonlarının diğer ucunda bir huzurevi sakininin sesini duydular ve dünya yaşlılar gününü kutladılar.<br /><br />Bu sürpriz kutlama kampanyasının iç ısıtan görüntülerini izleyince, kendinizi bir huzurevinde ya da bir aile büyüğünüzü ziyaret yolunda bulmanız kuvvetle muhtemel.<br /><br />Bu kampanya, bir taraftan huzurevlerindeki yaşlılarımızı 1 Ekim boyunca aldıkları telefonlarla mutlu ederken, diğer taraftan 12 Kasım günü ödül töreni yapılan Mediacat Felis Ödülleri’nde 2 dalda aldıkları yaratıcılık ödülleri ile hayatlarındaki en özel anlardan birini yaşatmış oldu: <a target="_blank" href="http://www.herzamangenc.com/11/en-yaratici-dijital-sosyal-sorumluluk-projesi/" target="_blank">http://www.herzamangenc.com/11/en-yaratici-dijital-sosyal-sorumluluk-projesi/</a>  <br /><br />Siz de bu sosyal sorumluluk kampanyasına destek olmak ve huzurevlerini aradığımızda yaşlılarımızın yüzlerinde yaratabileceğimiz mutluluğu etrafınızdaki kişilere anlatmak için kampanya videosunu <strong>#bukızıgüldür</strong> hashtagi ile paylaşabilirsiniz.<br /><br /><span style="font-size:80%">Bir <a  href="http://www.bumads.com.tr?clientid=3f384e0d-c520-4bef-9799-53d2d80c2fa9&offerid=1117" title="bumads" target="_blank" rel="nofollow">boomads</a> sosyal sorumluluk içeriğidir.</span>
<script type='text/javascript'>ad_client = '3f384e0d-c520-4bef-9799-53d2d80c2fa9';ad_offer ='1117';</script><script type='text/javascript' src='http://sayac.bumads.com.tr/showads.js'></script>

Yorumsuz ...


2 Ocak 2014 Perşembe

Paranoya

Olup olmadık yerlerde, çevreye veyahut kendine güvensizlikten ötürü olumsuz bir olayın vuku bulmuş olacağına kafadan kurarak karar veren insanların durumuna halk dilinde verilen nitelik.
Alıntı: Paranoya Çoğumuz ara sıra başkalarının bize düşmanca davrandığı duygusuna kapılırız. Ancak paranoyaklar, sürekli olarak komşuları, birtakım garip “yaratıklar”, hatta Merihliler olabilecek bir grup “kötünün” tehdidi altında bulundukları hezeyanı içindedirler. Paranoya, karmaşık bir ruhsal hastalıktır. En çarpıcı belirtileri hezeyanlardır. Paranoyak kişi başkalarının kendisine haksızlık yaptığına, eziyet ettiğine inanır. Bu “kötü niyetli başkaları”, Merihlilerden casuslara ve televizyon spikerlerine kadar uzanan çok çeşitli kişiler olabilir. Nedenleri Paranoya, genellikle bir psikoz, yani akıl hastalığı belirtisidir ve nedeninin kısmen kalıtsal, kısmen de çevre etkilerine bağlı olduğu düşünülmektedir. Araştırmalar, aynı genetik yapıya sahip tek yumurta ikizlerinin ya birlikte paranoyak olduklarını ya da olmadıklarını, oysa farklı genetik yapıları olan çift yumurta ikizlerinde bu birlikteliğin çok daha az olduğunu göstermektedir. Sonuç, bir tür kalıtsal etkinin var olduğu görüşünü desteklemektedir. Öte yandan, çevrenin yarattığı stresler, belli aile içi ilişki biçimleri ve yaşam tarzları da paranoya olasılığını artırmaktadır. Ancak kalıtsal yatkınlık olmaksızın bu etkilerin paranoyaya yol açma olasılığı düşüktür. Aşağı yukarı herkes zaman zaman kendisiyle “uğraşıldığı” düşüncesine kapılır. Ama bu geçicidir ve değişen koşullarla birlikte ortadan kalkar. Ancak eğer kalıtsal etken söz konusuysa belirtilerin dikkatle değerlendirilmesi gerekir. Araştırmalar, anne – babaları paranoyak olanların en yüksek risk grubuna girdiklerini göstermektedir. Paranoya, daha çok ileri yaşlarda görülmektedir. Dikkatli incelemeler, bu ruhsal rahatsızlık ciddileştikçe, gerek hastalığının, gerekse kendisine kötülük edildiği duygularının yoğunlaşması sonucu hastanın, insanlarla yakın ilişkilerden kaçındığını, bunun da onu toplam merdiveninin alt basamaklarına doğru ittiğini ortaya koymaktadır. Paranoya, kendi başına pek tehlikeli değildir. Ama daha tehlikeli bir durumun, yani paranoid şizofreninin bir ön uyarısı olabileceği unutulmamalıdır. Kötülük görme duyguları bazen, misillemede bulunma arzusu ya da içinde bulunduğu durumla kendi başına, başa çıkma düşüncesini doğurabilir. Sözgelimi insanların kendisini ve başkalarını radyodan çıkan elektrik dalgalarıyla ele geçirdiğine inanan bir paranoyak, karşı önlem almanın görevi olduğunu düşünebilir ve harekete geçebilir. Ama gerçek bir tehlike olasılığı pek azdır, çünkü hasta kişi aynı zamanda çok tedirgin ve korku içinde olduğundan, tehditleri yalnızca sözde kalır. Belirtiler Hasta çok canlı sanrılar yaşayabilir, olmayan sesler işitebilir. Günlük olaylara, rastlantılara, başkalarının sıradan hareketlerine, kendine ilişkin olağanüstü anlamlar verir. Kulak misafiri olduğu konuşmaların kendisine ilişkin olduğunu, bunun herkesin ona karşı birleşmiş olduğunu kanıtladığına inanabilir. Sokaklarda, rastlantı sonucu birbirine benzer insanlar görse, izlendiği kanısına kapılabilir. Sonuç olarak, paranoyak kişi çoğunlukla korkak, kafası karışık ve sinirlidir. Yine de, başka akıl hastalıklarına oranla, düşünme ve öteki zihinsel süreçlerde fazla bir bozulma olmaz. Eziyete, haksızlığa uğrama duygusu, bunamada, epilepside ve amfetamin türü ilaçların alınması sonucunda da görülebilir. İlaçla ortaya çıktığında geçicidir ancak ilaç bedende etkisini sürdürdüğü varlığını korur. Tedavi Paranoya ciddi bir hastalıktır ve tedavisi kolay değildir. Ne yazık ki, belirtiler genellikle geç fark edilir. Uzun süre hastanın yalnızca kavgacı, huzursuzluk yaratıcı olduğu düşünülür. Öteki davranışları ve inançları olağan, akla uygun olduğu için, kimse akıl hastalığından kuşkulanmaz. Tam anlamıyla ileri bir durum olan paranoid şizofreni, genellikle psikotrop türü ilaçlarla tedavi edilir. Hastaların dörtte biri ilaç tedavisi ve psikoterapiyle belli bir süre sonra iyileşir. Ancak paranoyak özellikler ortadan kalksa da, hasta sürekli tıbbi gözetim altında tutulmalıdır
İşte buna paranoyaklık deniyor. Ve toplumda, çok fazla insan bu durumda. 3. Sayfa haberleri tam da bu nedenden çıkıyor. Dünya kendi çevresinde dönüyor zanneden ve çevresinde bunu anlamayan ya da statüsü nedeniyle söyleyemeyen insanlar yüzünden. Çünkü paranoya diğer insanlar tarafından, çıkarları içln çok kolay kullanılabilen bir rahatsızlıktır. Paranoyak insanlar , basit bir haber içln, diğer insanlara maddi çıkar sağlar. Ya da, o an yanlarında olan insanlara aniden güvenir, ve o insanların kendilerini kullandığını anlayamaz , çünkü tamamen paranoyalarına odaklanır, çevrelerinde olup biteni görmekten aciz kalırlar. 
Paranoyaklık, insanın hayatını felç eden birşeydir.
Ama eroin gibi, altın vuruş yapmadan anlaşılmaz. Paranoyaklar, çevrelerindekiler. Tarafından çok küçük bilgiler içln bile , çok rahat kullanıldıkları içln, kimsenin uyarmadığı bir hastalık tipidir. 
Paranoya , belli bir maddi güce sahip insanlara ait ise, diktatörlük ile karıştırılıp, saygı dahi duyulur .
Ancak her durumda, tedavi ve gözetim gerektiren , ağır bir rahatsızlıktır.