Sayfalar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Kasım 2013 Cuma

PARA MUTLULUK GETİRİR Mİ ?


Bu soru yıllardır sorulur. Para mutluluk getirir mi ?
İngiliz Bilim adamları bu sorunun cevabını bulmuş. Yaşasın : )))
Evet para mutluluğu satın alabiliyor. Ama bir sınırı varmış.
Ve o sınırdan sonra, aksine yük oluyormuş insana ve mutsuz ediyormuş.
Yani soruya evet diyenlerde, hayır diyenlerde haklı çıktı aslında.
Aylık, 6.000 TL gelir, mutluluğun tepe noktasıymış. Bu sınır aşıldıktan sonra, yaşam kalitesi, beklentiler ve sorumluluklar arttığı için, insanlar hayal kırıklığı yaşamaya başlıyor ve mutsuz oluyorlarmış.
Paran varsa dert, yoksa dert...


Küçük Bir Hikaye...

Bir çoğunuz, fakir balıkçının hikayesini bilirsiniz.
Küçük bir hatırlatma yapayım, hatırlamanız için. 
Tarlalarda yaşayan bir balıkçı ve karısı varmış .
Adam balık tutar, onunla beslenir, buğday başakları arasında uyurlarmış. 
Harika bir manzara ve birliktelikleri dışında hiç bir şeyleri yokmuş.
Balıkçı mutluymuş, karısı da. 
Balıkçı bir gün, altın bir balık tutmuş, karısının çok mutlu olacağını düşünerek, ağların arasından balığı alacakken, balık konuşmuş " beni öldürme balıkçı " demiş.
Balıkçı konuşan balığa kıyamamış suya geri atmış, karısına olanları anlatmış.
Karısı '' Hiç bir şey istemedin mi ? O mutlaka çok özel bir canlı.  Hemen git ve balıktan bizim için bir kulübe iste ''
Balıkçı gitmiş, altın balığı çağırmış ve kulübeyi istemiş.
Balık '' Evine dön, karın kulübede seni bekliyor'' demiş.
Ertesi gün, karısı daha büyük bir ev istemiş, ertesi gün villa istemiş, ama bu istekleri onu bir türlü mutlu etmemiş.
Derken, en sonunda kraliçe olmak istemiş.
Balık hepsini yapmış. Ama kadın mutlu olmuyormuş bir türlü.
En sonunda, altın balık, balıkçıya demiş ki
'' Evine dön, karın seni tepenin üstünde karşılayacak, ancak öyle mutlu olabilirsiniz. ''
Balıkçı, karısını tepenin üstünde, manzaraya bakarken bulmuş.
Karısı ona, '' Şimdi çok mutluyum, bu tepelerin güzelliğini, güneşin sıcacık halini, göl manzarasını unutmuşum ''
demiş.
Mutlu mesut yaşamışlar...
Bazen, hayatınıza mutluluk katmak için, bir şeylerden vazgeçmeniz gerekir.
VE sizi mutlu edeceğini düşündüğünüz şeyler, ne yazık ki sadece mutsuzluk getirir.
Bu yüzden, yaptığınız her harekete ve değer verdiğiniz şeylere çok dikkat etmeniz lazım.
Sevgi, huzur ve mutluluk parayla satın alınamıyor ne yazık ki...







19 Kasım 2013 Salı

Yorumsuz

Eğer biri size bir kötülük yaparsa siz ona iyilikle karşılık verin.
Yine yaparsa yine iyilik yapın .. Yine yaparsa yine iyilik yapın
artık onda size kötülük yapacak yüz kalmaz..

- Hz.Ali (r.a)


Sanırım, eskiden böyleymiş... 

14 Kasım 2013 Perşembe

Neyzen Tevfik'ten yaşam üzerine...

Hayat üç buçukla dört arasındadır.
Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama.
Biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme.
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin
Aynı orantıda değildi.
Ve varlığın ile buluşamadı.
Sorun yok, sadece bekle.
Güneş doğacaktır,çimler yeşerecektir,
Çiçekler açacaktır,
Rüzgar esecektir.
Ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur,
Olması gereken kendiliğinden olur.
İzlemene devam et, şahitlik güzeldir.
Hem olayın dışındasındır hem de içinde...
O bir dengedir,
O anlamlıdır,
Şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş.
Güzellik olanların içinden filizlenecektir;
Zorlamaya gerek yoktur.
Olması gereken kendiliğinden olur.
Hayat üçbuçukla dört arasındadır.
Ya üçbuçuk atarsın, ya da dört dörtlük yaşarsın...

NEYZEN TEVFİK




7 Kasım 2013 Perşembe

Dünyada binbir türlü dert var...

Dünyada, binbir türlü dert var. Biz ülke olarak, kadınların bacaklarının arasına kafayı soktuk, bekliyoruz .
Çok karanlık, hiç birşey görülmüyor .
Sahnenin önü bu, acaba bunlarla uğraşırken arkada ne oluyor.
Başımıza ne çoraplar örülüyor. 
Bu hıyu millet olarak bıraksak.
Yüze gülüp, arkadan dolanmasak.
Yalanlar ardına saklanıp, o yalanlara inanmasak, kimseyi de kandırmasak. 
Yoktan var eden ve var olanı yok eden insan tipleri var artık. Her yerde.
Liderimiz , Mustafa Kemal Atatürk'ün, sadece adını anmak yerine, onun gibi olmayı şiar edinsek.
Önce kendimizden başlasak, dediğimiz yaptığımız ile aynı olsa.
Kinden, nefretten uzak, insan gibi yaşasak.
Birlik olduğumuzu, olmazsak zarar göreceğimizi anlasak, önce evimizde, sonra şehrimizde, ülkemizde ve dünyada uygulasak bunu.
Mutsuzluğun olumsuz ve yayılan bir enerji olduğunu, bunu ancak, gerçek mutlulukla giderebileceğimizi görsek.
Yok etmenin bir an, var etmenin çok zaman aldığını özümsesek.
Önce kendi hatalarımıza odaklansak, hatalı olduğumuzu kabul etmeyi öğrensek , başkalarını suçlamadan ve eleştirmeden önce, kendimize çevirsek yüzümüzü.
Dürüst olabilsek, önce kendimize, arkasından konuşmasak insanların, iş çevirmesek yüzüne gülüp .
Evinde, hastanede can derdiyle uğraşan onca insan varken, sabah uyanıp şükredebilsek. Kanserle, felçle, MS ve daha binlerce tür onulmaz dert ile uğraşmadığımız için .
O insanlar içinde , yürekten dua etsek her sabah . 
Herşeyi başkalarından bekleyip, her konuda kendimizi haklı görmesek, gerektiğinde özür dilemeyi, affetmeyi bilsek.
Yıkılmasak başkalarının üstüne, birey olarak ayakta kalmaya çaba göstersek.
Sevgi hayatımızda, her an var olan bir şey olsa.
Kimseye çıkarcı yaklaşmasak.
Mangalda kül kalmadığında bile, ateşe körükle gidip yeniden yakmasak.
Hayatı başkalarına yararlı olacak biçimde , doğru ve dürüst yaşasak.
Bize uymayanı anlamaya çalışsak.
İnsanların kullanılacak alet, edevat değil, ruhu, kalbi olan canlılar olduğunu anlasak.
Hayvanları, öldürmek, acı çektirmek yerine, kalıcı çözümler bulup hayatlarını yaşanır hale getirsek.
Yanımızdan, geçip giden yılanın, her durumda yılan olduğunu asla unutmasak.
Bizim için, insanların yaptığı iyi ve kötü şeyleri birbirine karıştırmadan yargılasak.
Şüphe etmek yerine, konuşsak, doğruyu bulsak.
Bu ülke ne kadar yaşanılası bir yer olurdu, ama ne yazık ki şu an bunu hayal bile edemiyorum. 


4 Kasım 2013 Pazartesi

Kapanan Sadece Başınız mı ?

Doğum hakkı kadınlara verilmiş. Medeniyetin onlarla var olacağı kanaatinden bence.
Yaratmak,  ne büyük bir güç. 
Peki yarattığımıza saygı nerede, ey anneler.
Daha ilkokula giden kızını gelin veren ,
Yolda birine baktı diye katledilen, kızının önünde duramayan, 
Berder'e canını veren kızların anneleri. 
Bu kadar mı çaresiz ? 
Bu kadar mı cahil ?
Bu kadar mı yoksunsunuz insanlıktan ?
Anne, ne demek sizin için ?
Size saygı duymayan bir erkek için, neden çocuklar getiriyorsunuz bu dünyaya ?
O çocukların günahı ne ?
İç organları parçalanarak ölsün diye mi ?
Daha bebeklerle oynayacak yaşta, kucağında bebeği dul kalsın diye mi ?
Kara çarşaflara girsin önce, sonra kara topraklara bir filiz gibi düşsün diye mi ?
Kendi mutsuzluğunuzu mu yansıtıyorsunuz ?
Yoksa o çarşafların altında kararan dünyanıza, bir yoldaş mı arıyorsunuz ?
Bir anne evladına nasıl kıyar ?
Kıyacağı evladı, nasıl bu dünyaya koyar ?
Kapanan sadece başlarınız değil , evladı için savaşmayan kalbiniz . 
Öylesine karanlık, öylesine dipsiz, öylesine katledici...
Bir cellattan ne farkınız kaldı ki ? 

1 Kasım 2013 Cuma

Zayıflamanın En Tatlı Hali... GastronomissFit

Gastronomiss Fit nedir sorusuna cevap vermeden önce, buraya nasıl geldim, ne kadar yol aldım sorularına cevap  vereyim öncelikle.
Gastronomiss, 2010 yılından bu yana, başlangıçta çok sevdiğim, muhteşem bir terapi olan, mutfak hobimi paylaşmak için kurulmuş bir site. Yemek maceramı, herkesle paylaşabilmek için.
GastronomiSS kelimesinin sonundaki iki SS, markam oldu.
Miss gibi ve İngilizce Miss anlamlarını yükledim, o iki SS harfine.
Gastronomiss'in en önemli özelliği, yayınlanan her yemeğin, mutlaka denenmiş olmasıydı.
İçindeki tüm materyallerin, faydası, zararı, ne şekilde kullanılması gerektiği, nelerin, nelerle kullanılamayacağı ciddi şekilde araştırdım, bu konuda uzman kişilere sordum ve hala aynı şekilde devam ediyorum.
Hangi, vitamin ve minerallerin, ne şekilde pişirildiğinde ve nelerle etken hale geldiğine baktım.
Pişirme yöntemleri ve tekniklerin faydalı olanlarını, tercih edilmesi gerekenleri ayırt etmeye çalıştım.
Türk damak tadına uymayan yemekleri, uyacak hale getirmeye çalıştım.
Bir yerlerden tarif alınıp yazılmadı, yani hiç bir zaman.
Üstelik bu sayfalar hazırlanırken, yapılan araştırmaların, okunan kitapların, gidilen kursların, takip edilen workshop'ların haddi hesabı yok.
En son, Temmuz ayında, Roma'da dünyaca kabul edilmiş ve eğitimleri sadece Master Cheflerin verdiği, Coquis Ateneo İtaliano Della Cucina'nın eğitimlerine katıldım. Ve katılmaya devam ediyorum.
Geceleri, Gastronomiss çalışma zamanı oldu benim için, ki hala öyle.
Gece uçağıyla eve geldiğimde bile, evimde yemek yaptım her zaman. Asla vaktim yok, yorgunum demedim ve asla alelade şeylerle başımdan savmadım sevdiklerimi . Hangi saat olursa olsun.
Şu anda yerli yabancı kaynaklardan oluşan, yüzlerce kitap, dergi ve yayından oluşan muhteşem bir kütüphanem var. Ve yemek, yemek teknikleri konusunda, dünya üzerinde kabul gömüş bir çok master chef ile çalışma şansı buldum.
Hatta, bir kaç ustanın mutfağında, onunla birlikte yemek yapma şansım da oldu Türkiye'de ve yurt dışında.
Hayal etmek, her zaman gerçeğe açılan yolun ilk kapısıdır. Bir dönem, hayallerimden vazgeçmiştim, ancak Allah'a şükür onlara kavuştum. Yemek yapma içgüdüm , bana bir çok kapı açmaya başladı.
Yemek, bir çok insana basit gelebilir, ancak ciddi bir iş.
Ve doğru yapılmazsa, yararından çok zararı olacak bir şey.
Aynı zamanda, beş duyuya hitap etmesi gereken, farklı damak tatları için, farklılaştırılması gereken bir konu.
Bende araştırdım. Denedim.
Bu konuda, oldukça ciddi bir yol aldığımı, rahatlıkla söyleyebilirim.
Ancak bu yol, çok uzun ve bitmez bir yol .
Gastronomi, her gün yeni dallarla, çok daha bilimsel bir platforma taşınıyor. İnsan sağlığı her gün daha fazla önemsenip, çok daha dinlenir hale geldi, ülkemiz insanları tarafından da. Eskisi gibi, atın ölümü arpa'dan olsun demiyoruz. Dikkat ediyoruz.
İncelemenin, yol almanın, eğitimin ve denemenin sonu yok yani.
Bu arada, bilgim ve araştırmalarım geliştikçe, piyasada var olan, özellikle diyet yemekleri üstüne yoğunlaşmış, şirketleri de incelemeye başladım.
Ne yaparlar ? Nasıl  yaparlar ? Neden bu şekilde bir menü oluşturmuşlar diye.
Sabit menüler ve maliyet hesabının esas alındığı, daha yoğun, ticari bir yorumla karşılaştım. Ve çok daha şahsi olması gereken, bu programların nasıl olabileceği hakkında, bu servislerden hizmet alan insanlarla konuştum.
Hemen, hemen herkes, tatsız yemek yemekten, kendi istediklerini yiyememekten şikayetçiydi. Ve bir süre sonra, yeter artık deyip, vazgeçiyordu
Şahsen, hayatım boyunca, doğru beslenmiş ve hiç kilo almamış bir insan olarak, keyifli yemek yiyerek, işkence çekmeden, sağlıklı yaşamak birinci önceliğim oldu.
Aynısını, hep çevremdekilere de uygulamaya çalıştım.
Ancak gördüm ki, bu tip beslenmek, yaşam anlayışınız olarak hayatınızda yer almazsa, ipin ucu kaçıyor.
En yakın örnek ile test ettim bunu. Oğlumla.
Giderek kilo alıyordu ve devamlı ev dışında beslenmeye başladığı, üniversite hazırlık döneminde ipin ucu tamamen kaçtı.
Bu nokta, doğru ve keyifli yemek yapmak ve yemek Motto'mun dönüm noktası oldu. Oğlum için araştırıp bulduğumuz, değerli doktorumuz ile beraber çalışmaya başladık.
Oğlum kilolardan kurtuldu.
Ve bende, o diyet yaparken, ölçüler içinde kalarak, onun sevdiği yemekleri nasıl yapacağımı öğrendim.
Çünkü en son istediğim şey, sıkılarak programı bırakmasıydı. Bırakmadı. Menüsünde, pazı dolmasından, fasülye ye, kızartmadan, envayi çeşit çorbaya, her tür balık ve et yemeklerine kadar her şey vardı çünkü.
Hem de en lezzetlisinden. Hatta öyle bir noktaya geldik ki, evdekiler, onun için özel hazırladığım yemeği yemek istedi. Kokusu çok daha cezbedici geldiği için.
Bu dönem, benim içinde müthiş bir eğitim dönemi oldu. Günde üç öğün, ayda 90 farklı ve lezzetli menü nasıl hazırlanır öğrendim.
Oğlum, programa hala devam ediyor. Ve bende, Sevgili Neşe ile beraber, her gün yeni menüler üretmeye.
O da, bizde her gün daha iyi bir noktaya geliyor ve öğreniyoruz.
Çok keyifli.
Çünkü bu kısmında, yaratma aşamasına giriyorsunuz.
Tüm bu çalışmaların sonucunda, Değerli Doktorumuz ile haftalık yaptığımız görüşmeler sırasında, yeni bir oluşuma girdik. Oğlumdaki, gelişimin yapılan yemekler ve düzenli takip sonucu olduğunu, bunu tüm müşterileri için yapıp yapamayacağımı sorduğunda, uzun süredir beklediğim noktaya ulaşmış oldum.
Ve cevabım, hiç düşünmeden '' Evet '' oldu. Yılların çalışması ve deneyim ile geldiğimiz nokta...
Gastronomiss Fit..
Her öğün, gramajları belli olan, bu gayet net programın, katılımcılar için en büyük sorunu, yemekleri yapacak, düzenli bir sistemin olmaması ve genellikle hanımların bunu yorucu bulması ve bir süre sonra yapmayı bırakması ya da gram hesabına dikkat etmemesi idi.
Bir süre sonra, özellikle beyler, programı  bozma eğilimine giriyordu.
Diyet yemek şirketleri de kifayetsiz kalıyordu, çünkü uzun süredir araştırdığım, bir çok yemek servisi, sabit bir kalori menüsü oluşturup, buna göre hizmet vermeyi tercih ediyordu. Kişiye özel değil.
Biz, Gastronomiss Fit olarak, tamamen kişinin damak tadına yönelik, keyif alabileceği menüleri oluşturduk.
Kabak sevmeyen birinin yemek listesine, kabak yemeği koymadık mesela.
Doktorumuzun, kontrolünde, katılımcının kişisel damak tadına uygun listelerle, yemeklerimizi, taze ve günlük olarak, servis etmek için kolları sıvadık.
Artık, bunca yıllık çalışmamın sonuçlarını görüyorum.
Doğru beslenme biçimi ile, insanların çok kısa sürede, çok büyük başarılar elde ettiğini de.
Bu, hayatım boyunca bana verilmiş en büyük ödül.
Gastronomiss Fit, 20 Kasım'dan itibaren, www.gastronomissfit.com  ile hizmete giriyor.
Doğru ve keyifli beslenmek isteyen herkes için, tamamen kendine has bir program ve yemek servisi ile.
Dileyenler, gastronomissyk ile , yaşam koçluğu hizmetinden de, faydalanabilecek.
Bu servis ile, sizlerin günlük sporuna bizzat eşlik edip, sosyal hayatınızda ki yemekleri, gittiğiniz restoranları biz takip edeceğiz. Günlük programınızı tutacağız. Gelişiminizi an be an takip edeceğiz.
Sosyal hayatınızı bozmadan, keyifle yemek yemenin tadına varacak, kalori saymak, vicdan azabı duymak zorunda kalmayacaksınız.
Tüm yenilikleri, www.gastronomiss.com , adresinden takip edebilirsiniz.

Yedikleriniz Afiyet Bal Şeker Olsun...
Bedeniniz ruhunuz her zaman Fit olsun...
Sadece isteyin ve bizi arayın...

Gastronomiss Yeşim Kaya